Okul müdürü mikrofonu eline alır. Oğlum sola geç, sırayı düzelt diye uyarılarda bulunur. Birkaç kelam ettikten sonra sözü müzik öğretmenine bırakır.
Evet arkadaşlar bıdı bıdı…
Rahat, hazır ol, dikkat!
dı, dı, dı,dıt, dıt…
Ülkemizin geçmişine değinmek için mini mini bir öğrenciye sıra geçer. Şiirler okunur, gaza gelinir ve derse girilmek üzere beklenir.
Biz küçükken her pazartesi günü bunu tekrarlardık. Bir dönem her mini mini çocuğun okula girerken yaptığı bir aktivite olduğunu düşünüyorum. Bugünü sıradan okul başlangıç dönemlerinden ayıran ise bir durum vardır. Bugün 9 Eylül İzmir’in Kurtuluş Günü!
İzmir’in dağlarında çiçekler açtığını söylemeliyim. “Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşaaa, adın yazılacak mücevher taşa.” denildiğini de belirtmeliyim.
Birkaç şiir ve birkaç söz daha okunur. Şiir okunurken önceden programlanmış okul zili çalar. Biraz bekledikten sonra şiir devam eder, tekrar gaza gelinir.
Önümüzde kocaman bir eğitim dönemi vardır. Elbette bu döneme başlamadan önce mini mini birlerimizin, çalışkan ikiler ve tembel ağabeylerinin gaza gelmesi gerekmektedir.
Dokuz eylül, üniversitemizin adının geldiği önemli bir tarihtir. Dokuz Eylül Üniversitesi öğrencisi olarak 9 Eylül İzmir’in Kurtuluşunu kutluyorum. Sabah kahvemi yapıp kitap okumak üzere balkona çıktığımda kulağıma gelen sesler dolayısıyla yazma gereği hissettim. Okul müdüründen mikrofonu alma sırası bana geldi.
Dokuz Eylül, çok önemli bir tarihtir. Dokuz Eylül benzeri birçok önemli tarihi de biliriz. Anma günleri, hatırlama girişimleri elbette anlamlıdır. Ancak böyle tarihlerin oluşmasını sağlayan ortamları bir daha yaşamamak adına çok dikkatli olmalıyız. İçinden kurtulmaya çalışılacak bir duruma düşmemeyi yeğlemeliyiz. Dokuz eylül tarihini aynı zamanda “Bireysel Kurtuluş Günü” ilan ediyorum.
Okul müdüründen çaldığım rolü bırakıyorum. “İzmir’in Kurtuluş Günü” ile beraber anlamlı çalışma dönemini açıyorum, maratonu başlatıyorum. Güzel insanlara, kendilerinden bile güzel günler diliyorum.
9 Eylül 2019, Buca/İzmir